Helakirtor Diyarı; Bölüm 1

Gece sessiz ve karanlıktı, karanlık Lordların ve onların sadık hizmetçileri olan Gaveya kadınların yaşadığı Darium diyarında soğuğun ruhu gecenin kasvetiyle bütünleşirken, kalın bir kar örtüsüyle beyaza bürünmüştü dağların etekleri. Şehri çevreleyen dağların karlı yamaçlarındaki Salaven Mezarlığı’ndan alışılmadık bir ses işitildi. Korkunun diyarında yaşayan Darium halkının kulakları için bile bu ses fazlasıyla ürkütücüydü. Elbette kadim zamanlardan gelen bu sese aşina olan bazı Darium yerlileri vardı. Sadece yeterince yaşlı ve bilge olanlar anlayabildi bu uğursuz fısıltının ne olduğunu.

Tanzigot’un azamet çığlığından başka bir şey değildi bu. Kadim zamanlardan bu yana, bu korkunç yaratığın sesini duyan hiç olmamıştı. Tanzigot, sadece kötülüğün mutlak bir galibiyeti olunca bu sesi çıkartırdı. Bu, tüm diyarların ülkesi olan Helakirtor’da son derece nadir yaşanan bir durumdu. Yaşayanlardan hemen hiç kimse bu sesi daha önce duymamıştı ve diyardaki varlıkların pek azı bu sesin manasına aşinaydı.

Darium topraklarında, bu sese aşina olan, kendini bilgeliğe adamış bir avuç yaşlı bulunuyordu. Daha önce bu diyarın en saygı duyulan kişileri olan bu ihtiyarlar, artık Darium’un lanetlileri gibi görülmeye başlanmıştı. Çünkü bu bilgeler, henüz bir Gaveya kadınıyla evlenmemiş ve karanlığın sadık hizmetçilerine ruhlarını teslim etmemişlerdi. Bu ihtiyarların bilgelikleri, görünenin çok daha ötesindeydi. Uzun zaman önce, Darium diyarı; içinde her türlü hayvanın huzurla yaşadığı ormanlar, yemyeşil çayırlar ve onların etrafından akan, adeta Hennes rahibeleri kadar berrak bir suya sahip Mojori nehri ile çevrili bir yerdi.

Kışın en soğuk ve karanlık günlerinde bile, kara bulutların arasında süzülerek göz kırpmaya fırsat bulurdu güneş bu eşsiz topraklarda. İlkbaharın tenleri okşayan o ılık esintileri neşe saçardı bu zümrüt yeşili çayırlarda. Ne sonbaharın hikâyesi biterdi kadim ağaçlardan düşen yapraklarla ne de gözlere perde inerdi kışın vuran, tipi ve fırtınalarla. Malahirol dağları çoktan kaplanmıştı bembeyaz karlarla. Ancak bir gün ansızın çıka geldi Gaveya kadınları ve başladı tuhaflıklar serisi bu muazzam diyarda. Önce azaldı güneşli günler ve zamanla yitip gitmeye başladı umutlu düşler. Çayırlarda gezen neşeli çocuklar ortadan kaybolmuştu ve solmuştu hepsinin yüzündeki keyifli gülüşler.

Darium diyarının onurlu erkekleri, bir yandan haneleri güvende tutmak için kaleler inşa ederken, diğer yandan aileleri için avlanarak kışı geçirebilecek kadar erzak biriktirmeye çalışırlardı. Bu diyarın kadınları ise fedakârlıklarıyla tanınır ve hanelerini onurlandıracak evlatlar yetiştirirlerdi. Erkekler savaşa veya ava gidince, diyarın korumasını üstlenmekten de asla geri durmazlardı. Hırçın, fedakâr, tutkulu ve onurlu Darium kadınları, hanelerinin büyümesinde en az erkekler kadar etkiliydi. Bir gün, diyarın güneyinde yer alan kralın topraklarında aniden bir ferman yayımlandı ve bir kısım büyücülerin kuzeye sürülmesi emredildi.

Bu karar hiç beklenmedik bir zamanda alınmıştı. Çünkü tüm diyarda kulaktan kulağa yayılan korkunç bir söylenti vardı. Kral, altıncı çocuğu da kız doğunca, Eski İrinarius topraklarında bulunan Tilis kasabasından getirttiği Gaveya kadınlarına bildikleri en karanlık büyüleri yaparak kendisine bir erkek varis vermelerini emretmişti. Anlık ihtiraslarının kurbanı olan, endişe içindeki kral, ne istediğinin farkındaydı ama bu isteğinin doğuracağı sonuçlar hakkında en ufak bir fikri yoktu.

Tilis’in iblis kadınları, var oldukları günden beri bu anı bekliyorlardı. Çünkü kralın başına gelen bu durum, tahmin edilenden çok daha önce planlanmıştı. Kral henüz yeni evlenmişken, yeryüzünün bilinen en gizemli şehri olan Mare Rubrum’da, evrenin gördüğü en yetenekli büyücüler tarafından tasarlanmıştı bu karanlık plan. Chenosa Konseyi’nin yüz yılda yalnızca birkaç kez gerçekleştirdiği toplantılardan biri, bu karanlık plan için düzenlenmişti. Bilinen tüm karanlık büyücülerin en yetenekli olanları ancak bu konseye katılabilirdi ve bu konsey dışında alınan hiçbir karar, karanlık diyarda geçerli sayılmazdı. Kral için yapılan son plan ise, bu konsey için bile oldukça karanlıktı.

Önce kralın evlendiği Lady Violariyn kaçırılmış ve yerine aynı silüete bürünmüş bir Gaveya kadını yerleştirilmişti. Böylece hem tüm diyarların tek hükümdarı olan kralın almış olduğu kararlara rahatlıkla müdahale ediliyor, hem de kralın kendi isteği dışında olsa da karanlık büyücülere hizmet etmesi sağlanıyordu. Chenosa Konseyi’nin planı, kralı kontrol altında tutarak karanlık büyücülere karşı yürütülen tüm kötü planları yıkmaktı. Ancak Mare Rubrum’da, konseyin bu planını yeterince sert bulmayan bir grup vardı.

Kendilerini İrinarious hanesi olarak adlandıran bu iblisler, ne konseydeki kara büyücüler kadar bilge ne de karanlık diyardaki diğer büyücüler kadar yeteneksizlerdi. Yani yetenekleri oldukça fazla, ancak bilgelikleri aynı oranda azdı. Bu da onları en tehlikeli kılan yanlarıydı zaten. Kötülük için dahi olsa edinmiş oldukları bilgiler, onları bir bilge yapmak yerine iflah olmaz iblislere dönüştürmüştü. Peki bu kadar kara büyüyü nereden öğrenmişlerdi? Çünkü bunlar, karanlık diyarda bile dışlanan tiplerdi. Chenosa Konseyi’nde bile İrinarious hanesinin aleyhine birçok defa karar verilmiş ve cezalandırılmışlardı. Durum böyleyken Mare Rubrum’da, onlara kadim karanlık bilgileri öğretecek kimsenin olmadığı aşikârdı. Bunca bilgiyi kimden öğrendikleri ise büyük bir muammaydı.

İrinarious hanesi tarafından, diyarın en yaramaz, tekinsiz ve kurnaz büyücüleri toplanarak Helakirtor’un en kuzeyinde bulunan Darium diyarına yollandılar. Çünkü bu haneyi kuran Lord Morpsulus, kendinin ve tüm hanesinin hayatını, Darium diyarında yer alan Salaven Mezarlığı’nda bir yerlerde saklı olduğuna inanılan kadim bir kitabı bulmaya adamıştı. Neydi bu kitabı bu denli önemli kılan, uğruna hayatlar adanan, kurbanlar verilen ve canlar alınan? Bu kadar hengâmeye değer miydi? Elbette fazlasıyla değerdi, çünkü bu kitap bizzat Nymaroth ve yedi çocuğu tarafından yazılmıştı.

Nymaroth, Helakirtor’a hapsedildikten sonra, tüm varlığını bu diyardaki insanlara nefret ve gazap getirmeye adamıştı. Kadim planın bir parçası olarak Helakirtor’a gönderilen Nymaroth, zihninde var olan tüm kötülükleri tek bir kitaba dökmüş ve bu kitabı, kuzeyin en sessiz ve karanlık noktasına saklamıştı. Sinesinden dökülen tüm karanlık kelimeler, zehirli bir mavilikle işlendi kitabın her bir sayfasına. Okuyanların ruhunda kapanmaz bir yara açar ve sürükler onları, karanlığın hüküm sürdüğü Yalensuul bataklığına. Nifak tohumları ekmişti her bir satıra, yaptığı tüm o çirkin şeylerin anısına. Yüreğinden çıkarıp kusunca ruhunun irinini, bir an olsun rahatladı ve unuttu o kadim görevini. Ama artık korkunç bir hatırlatıcı bırakmıştı ardında ve bulup çıkarmaya niyetliydi onun yolundan gidenler, çünkü artık yaşayamaz olmuşlardı terkedilmişler diyarında.

İrinarious Hanesi’nin planı, bu aşamada devreye girdi. Huzurun ve refahın diyarı olarak bilinen Darium’a, bizzat İrinarious Hanesi tarafından yetiştirilen Gaveya kadınları yollandı ve bu kadınlar, yıllardır eğitildikleri amacı gerçekleştirmek için diyarın erkeklerini hem cazibeleriyle hem de yaptıkları büyülerle baştan çıkardılar. Darium diyarında karanlık, adeta sıcak bir gündüzün ardından soğuyan gecenin en karanlık anında, ıssız bir vadiye ansızın çöken bir sis gibi yayılmaya başlamıştı. Diyarın yaşlı ve bilge olanları dışındaki tüm erkekler, Gaveya kadınlarının cazibesine yenik düşerek ailelerini dağıtmışlardı. Bir anda huzur dolu bu diyarda, keder ve karanlık kol gezmeye başlamıştı. Gülerek yeşilliklerde oynayan çocuklar ve aşkları yıllara meydan okuyan sadık eşler, yerlerini gözü yaşlı kadınlara ve yetim çocuklara bırakmıştı.

İrinarious Hanesi’nin planları, tam istedikleri gibi ilerliyordu. Çünkü Tilis’te bu hane tarafından yetiştirilen Gaveya kadınları, Darium diyarına kralın emriyle gönderilmişlerdi. Bu emir ile beraber, diyardaki hiç kimse Gaveya kadınlarına dokunmaya cesaret dahi edemiyordu. Zaten, içlerinde bu cesareti bulunanların da iradeleri hapsedilmişti karanlık büyülerle. Kralın böyle bir emir vermesini sağlayabilmek için, İrinarious Hanesi henüz kral yeni evlenirken kraliçeyi kaçırarak yerine kendilerinden birini yerleştirmişlerdi.

Böylece kralın ilk altı çocuğunun, karanlık büyüler kullanılarak kız olması sağlanmıştı, kralın bu durum karşısında paniğe kapılarak, karanlık büyücülere başvuracağı ve soyunu devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu bir erkek evlat karşılığında, İrinarious Hanesine istediği her şeyi vereceğini biliyorlardı. Ve durum tam da planlandığı gibi gelişti. Böylece Gaveya kadınları Darium’a kralın emriyle yollandı. Zaten böyle bir emir olmadan, Darium diyarında Gaveya kadınlarının barındırılmayacağı herkesin malumuydu.

Böylece İrinarious Hanesi, Gaveya kadınlarını kullanarak Darium diyarına hâkim olmayı başarmıştı. Ve bu durum, Salaven Mezarlığı’nda gömülü olan kadim kitap Lachtia’yı bulmak için hanenin elini oldukça güçlendirmişti. Ancak her ne kadar Darium diyarının kontrolü Gaveya kadınlarına geçmiş olsa da halen İrinarious’ların önünde büyük bir engel bulunuyordu. Elbette ki diyarın yaşlıları, bu yaşlı bilgeler, gençliklerinde dahi Gaveya kadınları bir yana dursun hiçbir kadın ile bir münasebete girmemiş ve inzivai bir hayat biçimini benimsemişlerdi. Tabii, diyarda onların iyi büyücüler olduğuna inananların sayısı da oldukça fazlaydı.

Henmerliler olarak tanınan bu bilgeler, Darium diyarında ıssızlığın, soğuğun ve karanlığın hüküm sürdüğü gizemli tepelerde yaşarlardı. Tam da Salaven Mezarlığı’nın etrafında, bu elbette bir tesafüf değildi. Henmerliler yüzlerce, belki binlerce yıldır aynı tepelerde yaşıyorlardı. Bu bilgeler, kendilerini tanrının görevlendirdiği kişiler olarak görmüş ve hayatlarını Salaven Mezarlığı’nı korumaya adamışlardı. Hiç şüphe yok ki bu bilge ihtiyarlar, göründüklerinden çok daha fazlasıydı. Yine de şimdilik, onları en doğru şekilde tanımlamak gerekirse; Lachtia’nın karanlık büyücülerin eline geçmesini engellemek için görevlendirilmiş iyilik elçileri olduklarını söylemek yeterliydi. Diyardaki kimse henüz İrinarious’ların bu korkunç planın farkında bile değilken, Henmerliler her şeyden haberdarlardı.

Peki haberdar olmaları ve aldıkları önlemler yeterli miydi? Tabii ki hayır, çünkü karanlık diyarın yaramaz iblisleri artık kralın desteğini arkasına almıştı. Ama Henmerliler yine de İrinariousların işini zorlaştırma niyetindeydiler. Her bir yaşlı bilge, Darium diyarının karanlığa sürüklenmeye başladığını fark ettikleri günden itibaren, Lachtia’ya oldukça benzeyen kopyalar hazırlayıp mezarlığın rastgele bölgelerine gömmeye başladılar. Ve gömdükleri her kopyanın başına, sadece ay tutulması esnasında görülebilecek yeşil, zayıf bir ateş yaktılar. Çünkü Lachtia’ya dair bulunan tüm kaynaklarda aynı şey yazıyordu: “Soğuk gecenin ruhuna işlediği ve ay kapandığı zaman, iblisin gözlerinizde yeşil bir ateş belirdi ve büyük bir çığlık yükseldi tüm diyardan.” Bu ifadelerde anlayabilenler için oldukça açık işaretler vardı. Henmerliler bu ifadelere dayanarak yapmışlardı planlarını.

Ay tutulması yaklaşmaya başladığı zaman, Tilisli bu karanlık kadınlar, İrinarious Hanesi’nin emriyle bir plan hazırladılar. Tutulmadan birkaç saat önce, kuzgunlar Darium diyarının üzerinde uçmaya başlayacaktı ve böylece Gaveya kadınları tutulmanın gerçekleşeceğini anlayıp buluşacaklardı. Karanlık diyarın hizmetkârı olan bu kuzgunlar, ayrıca mezarlıkta Lachtia’nın yerini de gösterecekti bu Tilisli iblislere.

Ancak karanlık diyarın tüm planları düşündükleri gibi gitmeyecekti. Kuzgunların üzerindeki büyünün etkisi, ay ışığı kesilince ortadan kalktı ve bu zavallı yaratıklar, ormanın derinliklerine doğru kanat çırpmaya başladılar. Gaveya kadınları bir anda Darium’un karanlık tepelerinde yapayalnız kalmışlardı. Lachtia’yı aramaya koyulan bu kadınlar için artık ne yol gösterici bir işaret ne de hakikati aydınlatacak bir kehanet kalmıştı. Tutulma gerçekleştiği andan itibaren mezarlığın dört bir yanından yeşil alevler yükselmeye başladı. Bunlardan hangisinin kopya, hangisinin asıl kitabın bulunduğu yerden yükselen ateş olduğunu anlamak oldukça zordu.

Darium diyarındaki Gaveya kadınlarından sorumlu olan Lady Dyamatlis bir anda “Luna auxilium” diye bağırdı ve kopyaların arasından Lachtia bir anda göründü ona. Dyamatlis, Salaven’in gördüğü en soğuk, karanlık ve gizemli gecede, koyu mavi sis bulutlarını yararak ilerlemeye başladı. Nihayet varmıştı yıllardır aranan o hazinenin yanına, Dyamatlis’in gözleri yemyeşil olmuştu Lachtia’nın zümrüt rengi aleviyle. Sırtına astığı küçük küreğini bir anda aldı eline ve kazmaya başladı, onu gören diğer Gaveya kadınları da hemen yardıma koştular. Yılın bu zamanı toprağın donuk olması gerekirdi, ancak topraktan fışkıran yeşil alevler, Lachtia’nın gömülü olduğu yerin yüzeyindeki karları bile eritmişti. Karanlık diyarın kadınları, nihayetinde el birliğiyle çıkardılar kitabı gömülü olduğu yerden.

Henmerliler’in engelleme çabaları yetersiz kalmıştı ve duyanların bir daha unutamayacağı korkunç bir ses işitilmişti. Diyardaki herkes işitmişti, ancak sadece yeterince kötü ve yeterince bilge olanlar anlamıştı bu amansız çığlığın ne olduğunu. Sadece Darium diyarında değil, bilinen tüm Helakirtor topraklarında duyulmuştu bu korkunç fısıltı. Duyanların kalplerine karanlıklar getiren bu çirkin ses, olabildiğince yüksek bir tonda ama aynı zamanda son derece kısık bir tınıdaydı. Tıpkı karanlığın tahakkümü gibi; heybetli ama kuvvetsiz.


Galiluminosa sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir